Blog

Boşanma

“gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem,
belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.”

– Birhan Keskin

 

Boşanma oranlarının giderek arttığına, sadece rakamlarla değil, çevremizden de bire bir tanık oluyoruz. Toplumda her bireyin; kendisi, bir arkadaşı veya akrabası boşanma sürecinden geçiyor. Boşanma süreci ve sürecin getirdiği değişiklikler, her aile üyesini farklı şekillerde etkiliyor.

 

Boşanma Kararı

“Davullarla zurnalarla” kutlanan evlilik törenleri büyük bir mutluluk ve coşkuyla planlanır. Çeyizler düzülür, eşyalar yerleştirilir, yepyeni bir ev düzenlenirken aslında yeni bir yaşam biçimi inşa edilir. Hayatınızı paylaşacağınız, geleceğinizi planlayacağınız, birlikte hayaller kuracağınız partneriniz sizin hayattaki yol arkadaşınızdır. “Bir yolumuz olduğunu, yol kazalarını, yol yorgunluğunu o zamanlar biliyor muyduk?” diyen Birhan Keskin’in “yol” metaforuyla canlanabilir zihnimizde. Bu yüzdendir ki, bir çırpıda öylece karar verilmez boşanmaya. Zorlu dönemeçlerden geçilmiştir, bazılarından hiç geçilememiştir, yol tıkanmıştır.

“İlişki yürütmek” derken, birlikte yürümek değil de iki kişi arasında kurulmuş ilişkinin ilerletilmesiymiş gibi bahsedilir. İlişkide yaşanan çatışmalar ve çözümsüzlüklerle birlikte gel-gitlerle giden bir süreç sonunda, nihai karar verilir. Evlilik sürecinde yaşanan çatışmalar, ilişkinin kendisine özgüdür ve benzersizdir. Her kişinin yaşadığı kendisine özgü ve tepkileri farklı olsa da, sonuçlarının kişiler üzerindeki etkileri benzerdir. Çatışma ve gerilimin yüksek olduğu noktada; ilgisizlik, yalan, aldatma, eleştiri veya şiddet gibi travmatik deneyimler mevcut olur. İlişki, bu gibi kişiler üzerinde yarattığı travmatik etkilerle birlikte, yara alır. İlişki travmaları, kişilerin kendilerine dair yetersizlik veya değersizlik düşünceleri geliştirmelerine sebep olabilir.

 

Boşanmanın Psikolojik Etkileri

Boşanan bireyler, evliliğin bitişini kangren olmuş bir uzuvlarını kaybetme gibi tariflerler. Buradaki “yokluk” öylesine derin bir acıdan gelir. Böylesine bir kayıp ve acı nereden gelir? Eski eşiniz hayatta olsa da eş ilişkiniz bittiğinden, boşanma temelde bir kayıp süreci olarak yaşanır. Yaygın olarak evlilik toplumda, “dünya evine girmek” sözüyle ifade edildiğinden ayrılık bu durumda ölümle eşdeğer düşünülebilir. Boşandıktan sonra eşler arasında “kutsal” varsayılan bağ kopmuş olur. Bu süreçte, sadece eş kaybı değil, eş rolü ve evli yaşam biçimi gibi bir çok başka kayıp da beraberinde yaşanır. Eğer henüz çocuk sahibi olmamışsanız, doğmamış çocuğunuzun da yasını tutarsınız. Çocuklarınız varsa, gelecekteki çocuklarınızın büyükannesinin veya büyükbabasının.. Gelecekte birlikte yaşlanacağınız partnerinizin, birlikte kurduğunuz hayallerin de.. Tüm bu kayıpları birlikte yaşıyor olmak yas sürecini oldukça zorlaştırır.

İlişki sürecinde kendisini; yetersiz, değersiz, yalnız olduğu gibi düşüncelerle birlikte çaresiz hissetmiş kişiler boşandıktan sonra bu olumsuz inançlardan hemen kurtulacaklarını sanabilirler. Uzun bir süreçte verilen mücadele sırasında birçok yara alındığından, bu yaraların sarılmasına ihtiyaç vardır. Boşanma sonrasında da kişilerin, kendilerini başarısız olarak adletmeleriyle sıklıkla karşılaşılır. İlişkinin bitişini kendisine mal eden kişi kendisinin beceremediği, yürütemediği şeklinde düşünür. Toplum da sözlü veya sözsüz mesajlarla bu duruma zemin hazırlar. Evlilik, çocuk sahibi olma ve boşanma gibi süreçler, çoğunlukla toplumsal düzeyde “performans” şeklinde yaşatılarak diğer yaşam olaylarından çok daha fazla ilgi ve merak konusu olur. Dolayısıyla; her karşılaştığınız kişinin özel yaşamınıza dair detayları sorma hali, nedenlerini açıklama ve ikna etmenize yönelik bir diyaloğa dönüşebilir. Yeterince uğraşı verdiniz veya mücadele ettiniz mi gibi sorularla diyalog detaylandırıldıkça, evlilik ve boşanma süreciniz olaylarla örülü bir dedikodu nesnesine dönüşmüş gibi hissedebilirsiniz. Nasıl hissettiğinize veya ihtiyaçlarınıza yönelik olmayan ve sadece toplumun alışkanlıklarıyla süregiden bu gibi mekanik konuşmaların yarattığı etki, başarısızlık ve değersizlik gibi kişinin kendisine dair olumsuz düşüncelerini pekiştirebilir.

Yaşam biçimine dair değişimler, ayrıca stres yaratır. Yalnız yaşamaya devam eden kişiler için yaşadığı eve dair sorumlulukları tek başına almak, özellikle ekonomik yönden zorlayıcı olabilir. Çocuğunuz varsa, eski eşle sürdürülen ilişkinin biçiminin değişmesi de zaruri olur. İletişimin sağlıklı şekilde sürdürülmesi, çocukla ilgili ortak paydada buluşabilmek açısından önem taşır. Ancak, evlilik içi çatışmalar boşanmayla birlikte son bulmadıysa bu mümkün olmayabilir. Tek ebeveyn olarak yaşamaya ve sorumluluk almaya alışmak da sürecin önemli bir parçasıdır.

Kendi ile ilgili olumsuz inançların arttığı durumlarda; sosyal hayattan çekilme, yalnızlaşma ve özgüven sorunları da birlikte görülebilir. Oysa ki, yakın çevrenin desteği bu noktada da önemlidir. İhtiyaçların ifade edilip karşılanabilmesi ve diğer ilişkilerin sağlıklı şekilde sürdürülmesi yoluyla yakın çevre

, iyileşme sürecinde destek olur. Yaşamın diğer alanlarında; mümkünse değişim olmaması, uğraşıların devam etmesi, kendi ile ilgili olumlu düşünceleri arttırabilecek eski veya yeni kaynaklar gereklidir. Evlilik ve boşanmaya dair süreçte tükenmeye yüz tutmuş bir pil gibi düşünülürse kişinin enerjisi, yenilenmeli veya şarj edilmeli gibi düşünülebilir.

Uzm. Psk. Filiz Koçak

Bu yazıyı paylaş:

İlgili Yazı

Kayıp ve Yas

Her ölüm dünyada bir çatlak açar – bir boşluk bırakıp öyle gider her kişi: öteki kişiler de,...

Bir cevap yazın